Maça Kızı – Boşluğa Mektup

Maça Kızı 3.sayımızda da yine güzel bir yazısı ile bizlerle..

Gidişinin üstünden kaç çığlık geçtiği umurumda değil. Nefes alıp vermediğini bilmiyorum şu an. Morgda olabilirsin, ya da ruhu satılık herhangi bir kızın koynunda. Ne fark eder? Bu kez senden değil, benden söz edeceğiz. Bu kez oyunun kuralını değiştireceğiz. Belki sormayacaksın neden “Parisienne Moonlight” yerine “Suspicious Minds” dinlediğimi. Eh, nereden bilebilirsin ki dün senin damlattığın yaşları bugün Elvis’in silebileceğini? Sen şimdiye dek benim hayatıma dair neyi bilebildin ki?

Burada işler biraz karışık. Bazı ödevlerim var. Çözümlemem gereken bazı sorular. Sana, bana, hayata dair. Artık sen, ben ve biz’de dışarı çıkabilmek istiyorum çünkü. Eğer şu an, tam olarak şu an ölürsem, cesedimi soru işaretlerim kaldırmasın istiyorum. Kırdığım kalp sayısı yokluğunla doğru orantılı olarak artıyorsa ve yapıştıramayacaksam bir daha hiç birini geri, en azından sayıları artmasın istiyorum. Dünyada seni en çok isteyen hatun olarak, bu dünyada en çok seni unutmayı istiyorum. Duyuyorum güldüğünü. Nasıl kahkaha attığını duyuyorum. Ama olduğum yere çöküp ağlamayacağım bu defa. Çünkü ağladığımda sarılabileceğim birilerinin olduğunu biliyorum artık. Sırf bana bunları hissettirdiğin için alnının orta yerine bir kurşun sıkabilecek birileri. Nasıl emin olabildiğimi sorma. Hiçbir zaman, hiçbir şeyden emin olmadım sana duyduğum o kutsal his dışında. Hala da değilim. Gerçekten sevilip sevilmediğimi, oyuncak yerine konulup konulmadığımı, ne denli öneme sahip olduğuma dair hiçbir eminlik duygusu yok içimde. Ancak artık kime daha az güveneceğimi ayırt edebiliyorum. Kimseye güvenmiyorum belki, ama en az güvensizlik duyduğum adamlardan biri sayesinde hiçbir işe yaramayacak bu satırları yazıyorum. Hiçbir zaman okumayacak olman bir şeyi değiştirmez. Nasıl ki hiçbir zaman sevmemiş olman, sevgimi değiştirmedi.. İçimdeki hisleri gömmemin tek sebebi, seninle nefes alamıyor olmam. Sensiz nefes alabileceğimi sanıyorum sadece. Eğer başaramazsam, küreği kendi ellerimle uzatacağım sana. Kendi ellerinle göm katline göz yumduğun bedenimi diye. Eğer başarırsam, ardıma dönüp haline gülmeyeceğim bile. Çünkü eğer başarırsam, adının hiçbir harfi yaklaşamayacak o günden sonra kaderime.

Tek başıma savaşmıyorum. İçimde de, yanımda da kalabalık bir ordu var. Fahişeler, sarhoşlar, şizoidler ve aldatılmış kadınlar. Arkamda bir kovboy var. O ve ben, onun bir kovboy olduğuna inandığımız sürece dünyanın en güçlü kovboyu olmaya aday. Karşımda sen, sağımda solumda görünmez bir ordu. Arkamda beyazı gözümü alan, karanlığı kanıma karışan bir adam. Eğer düşersem, o tutacak. Eğer bir kere daha düşmeme sebep olursan, adımı toprağa senin kanınla yazacak! Önümde, ardımda birer adam var şimdi. Eğer tam olarak şu an tetiğe basabilirsem, hayat benim için çok daha farklı olacak.

Bazı insanlar kahkaha atarken gözlerimin kısılmasını, ağladıkça gözlerimin kızarmasına tercih ediyorlar. Bazı insanlar gülümseyişimin rengini, gözyaşımın tadından daha çok seviyorlar. Öyleyse devam etsin “Sükût” çalmaya, belki bir gece olsun rahat uyurum. Hüzünden daha çok yakışan şeyler de varmış bir kadına, son zamanlarda ruhumun nefes almasını sağlayanlar öyle diyorlar. Sen, onların kim olduğunu asla bilemeyeceksin. Çünkü sen bittiğinde, ben hayatımı onlarla paylaşıyor olacağım. Göremeyeceksin.

Son ziyaretimde gözüme takıldı, odanın duvarına kocaman bir soru işareti çizmişsin. Son geldiğimde aklıma takıldı, nasıl da fark edememişim, sen beni hiçbir zaman sevmemişsin. Son günlerde kalbime kazındı, ben seni değil birilerini sevebilmeyi istemişim onca zamandır. Şimdi bir silah olsa elimde, aynada sen ve ben, cinayeti intihara tercih ederim. Bu ne işe yarar bilmiyorum ama en azından bir süre de bunu deneyelim.

Kovboylar siyah giyermiş, hatunları gök rengi. Yeni öğrendim. Matem rengi değil, güneş rengiymiş bana en çok yakışan. Ondan öğrendim. Beyaz giysem ne fark eder siyahımdan soyunup, ölüler de beyaz giyer. Oysa o, ölümüme karşı çıkıyor. Gariptir, o beni yaşatmayı benim istediğimden daha çok istiyor. Hiçbir zaman kendim için yaşayamadım bu hayatı. Uğruna yaşadıklarımsa hep bana ölümü layık gördüler. Oysa bu defa, beni isteyen biri için savaşmak istiyorum. Bu defa en azından onun için denemek istiyorum. Gün gelecek, güneş salına salına kendini gösterirken mavi bir sonsuzlukta, ben başımda kovboy şapkam, pembe dudaklarım, sonsuza yürüyen ayaklarımı süsleyen çizmelerim ile gri ruhlu bir kovboyun kolunda yürüyor olacağım. Gün gelecek, çok yakın, seni unutacağım.

Okunmayacak bir mektup için, haddinden fazla kelime öldürdüm belki. Son satırları kazırken tırnaklarımla, şarkılar pansuman yapıyor yaralarıma. Yine de, tekrar düşecek, daha çok kanayacak olsam bile tekrar deneyeceğim şimdi. James Blunt dinlemeyeceğim, “Goodbye My Lover”.. Biz birbirimize veda edeli çok zaman geçti. Şimdi bu vedanın hayatımda bir nokta değil, olsa olsa bir virgül olabileceğine inanma vakti. Şimdi asıl senin önüne koca bir nokta koyup, kendi adıma satırbaşı yapma saati geldi..

Mutlu kal demeyeceğim, hayat senin. İlgilenmiyorum. Dediğim gibi, şimdi senin adının üzerini çiziyorum. Söyleyeceklerim bitti. Gidiyorum. Masalım ise, hiç başlamamıştı zaten. Şimdi görebiliyorum…

Bundan böyle senin gibi şerefsizlere karnım tok.

Hayat senin Romeo, ama artık Juliet yok.

4 Yorum - “Maça Kızı – Boşluğa Mektup”

  1. Kimse yakamaz o güzel canını.. Kimse düşüremez seni yere.. Sevenlerin varken, en başta sen gibi güçlü bi kadın varken.. Kimse beceremez bunu.. Hep gül.. Daima mutlu ol.. Olamadığın her anda yanında olucam.. Arkana yaslanmak istediğinde arkanda, yükselip göklere ulaşmak istediğinde ayaklarının altında olucam…

    Kalemine sağlık…

  2. yaa ohaa maça kızının yazılarınaa bitioummmmmmm yaaa ((=

  3. hayatında ki virgülü bırak o artık tırnak işareti ile başlamış bir boşlukta ruhunun dışarıya yansımasına sebeb olmuş en iyisi bırak öle kalsın virgül geride bırakılanları gösterir en iyisi tırnak işaretini koy boşluğunu bırak geri kapa.hayat hep virgüllerle doludur o senin hayatında olmamış …

  4. ilk defa okuyorum gercektende süpermiş ya

Yorum Yaz