Birsen Birdir Röportajı

Şebokolik Dergi olarak medyada takip ettiğimiz çalışkan isimlerden birisi Birsen Birdir, Yüxexes’te karşımıza çıktı,Dream Tv’de karşımıza çıktı ve sonunda ekip olarak Birsen Birdir’i misafir etmeyi düşündük.Şebokolik Dergi editörü ŞEBrOck’ın hazırladığı sorular ve Birsen Birdir’e dair uzunca bir röportaj sizlerle..

Şebokolik:Röportaj sorularını kronolojik sıraya koyarak sormayı sevmesek de bu çok yönlü insanın çocukluğundan bahsetmek istiyoruz biraz. Araştırdık, okuduk, müzikle iç içe bir çocukluk dönemi geçirmişsin. The Animals , The Shadows, Slayer, Iron Maiden, punk diye devam eden bir liste… Bunun faydalarını görüyor musun şu an ki yaşamında?

Birsen Birdir: Evet, elbette görüyorum. Küçük yaştan beri arşivciliğe çok önem verdim. Annemin payı çok büyüktü bunda, bir oda dolusu plağın içinde büyüdüm ben, bu nedenle belki hala mp3’e alışamıyorum. :) Dolayısıyla önceleri kulak dolgunluğu olarak başlayan farklı türler sonradan daha bilinçle şekillendi, seçicilik başladı ve duruma uygun müzik dinleme kavramı yerleşti. Tek bir tarza bağlı kalıp o alanda gelişmek yerine çok yönlü bir müzik zevkim oldu. Bence türe saplı kalıp devamlı aynı şeylerin içinde dönüp durmak bir dinleyiciyi yozlaşmaya götürür. Zamanla müzik dinlemekten alınan zevk oranı da azalır. Üstelik işim nedeniyle farklı türlere açık olmak zorundaydım, küçüklükten beri tek bir tarza bağlı kalsaydım şu an bunda zorlanırdım.

Şebokolik: ‘Müzik benim hayatım.’ diye yorumluyorsun. Seni müzikle tanıştıran Joan Baez senin için ne ifade ediyor ?

Birsen Birdir: İlk ezberlediğim şarkıydı Joan Baez’in ‘Farewell Angelina’sı. Uyku problemi yaşardım bu nedenle Joan Baez dinletirmiş annem beni uyutmak için. Hala o kadının sesini duyduğumda çok garip hissederim kendimi. Geçtiğimiz senelerde Türkiye’ye gelmişti, Backstage’e gidip plaklarımızı imzalatmıştık. İnanılmaz bir sevinçti. Sanıyorum hayatım boyunca ona müteşekkir kalacağım. Zaten bunu kendisine de söyledim. Çok şaşırdı benim kadar genç birinin hayatında önemli olduğunu duyduğuna. Öyle demişti.

Şebokolik:İyi bir dinleyici olduğun tartışmasız… Peki bugüne gelene dek müzik anlayışın hangi evrelerden geçti?

Birsen Birdir: Abba, Olivia Newton-John, The Shadows ve Joan Baez çocukluğumun vazgeçilmezleri. Ortaokul yıllarımda Iron Maiden, Slayer, Megadeth derken lise’ye geçiş dönemimde hardcore ve endüstriyel furyasına kapılmıştım ki punk ile tanıştım. New school pop punk ve türevleri bugün hala vazgeçemediğim müzik türü. Blink 182, Simple Plan, The Used, Rufio gibi… Sonrasında tabi indie, synth-pop gibi türler de kendine yer edindi ama genel olarak yolculuk böyleydi, hala da arayışlarım sürüyor. :)

Şebokolik:Biraz da meslek-ler-inden bahsedelim.(: Dream dergi yazarı, Yüxexes Yayın Koordinatörlüğü’nden önce sanıyoruz kısa bir süre modellik ve tasarımcılıkla da uğraştın. Hatta Zeynep Fadıllıoğlu’nun asistanlığını yapıyormuşsun. Bu bir kararsızlık mı yoksa çok yönlü olmak senin bir tercihin mi?

Birsen Birdir: Aslında herşey ‘tesadüfler’den ibaret. Gerçi tesadüfleri anlamlandırma hastalığımla ben bunun bir yerinde hala gizli işaretler aramıyor değilim… Üniversiteden mezun olduğum dönemde aklımda olan tek şey yurt dışında master yapmaktı. Lise döneminden beri Güven Erkin Erkal ile birlikte pek çok kez çalışmıştık, bir süre asistanlığını yapmıştım. Okuldayken müzik kulübündeki çalışmalarımı biliyordu, kulüp için hazırladığım dergiyi biliyordu, yazarlık teklif etti. Dönemin yayın koordinatörü Eren Erdem’in de yoğun gazıyla yazarlığa başladım. :) Hemen ardından Dream dergi yazarlığı geldi. Yazmak her zaman hayatımın vazgeçilmezlerinden olmuştu. Düşündüğünü içinde tutamayanlardanım. Zeynep Fadıllıoğlu ise bambaşka bir deneyimdi. Sanat tarihine müthiş bir ilgim vardı ve master öncesi bu konuda araştırma yapmak istiyordum, tesadüfler sonucu asistan aradığını öğrendim ve başvurdum, freelance yazarlıkla birlikte yürütebiliyordum, yayın koordinatörlüğüne geçince zorlandım ama yine de yoğun tempodan mutluydum. Onun kültüründen, entellektüel zenginliğinden, estetik zevkinden çok etkileniyordum. 1,5 seneye yakın birlikte çalıştık. Sunuculuk olunca bırakmak zorunda kaldım ama sanat tarihi, dönem özellikleri,göz bilinci ve mimari detaylar hakkında inanılmaz şeyler öğrendim ondan. Birlikte çalışmanın çok büyük zevk olduğu bir insandı. Ne yazık ki hayatımda hiç bir şeyi planlayarak yaptım diyemiyorum, hep hayatın beni getirdiği yollarda yürüdüm. Belki de bu en iyisi oldu. Master hayalleri de rafa kalktı elbette. Çok yönlü biri miyim bilemiyorum ama felsefe ve sanat özellikle de müzik hayatımın büyük çoğunluğunu oluşturuyor. Mutlu oluyorum sanatın, felsefenin ve müziğin etrafımı kaplamasından. Kararsızlık değildi, hepsi bir şekilde birbirini tamamladı.

Şebokolik:Peki modellik ve tasarımcılık devam ediyor mu hâlâ ?

Birsen Birdir: Modellik hiç bir zaman profesyonel olarak yer almadı hayatımda. Daha çok eğlence içindi diyebiliriz. Arkadaşlarımın okul projeleriyle sınırlı kaldı. Tasarımcılık ise evimde kendime etek ve çanta yapmaktan ibaret. :) Her iki alanda da profesyonel olarak çalışmayı düşünmüyorum şimdilik.

Şebokolik:Sunuculuk nasıl dahil oldu hayatına ? Bir eğitim almış mıydın , yoksa bu işin zorluklarını yaşadığın bir dönemden geçerek mi başardın bunu ?

Birsen Birdir: Sunuculuk nasıl dahil oldu hayatıma inan benim de bir fikrim yok. :) Çok sürpriz oldu. Bununla ilgili bir eğitim almamıştım ama senelerdir hayatım müzik içinde geçiyordu böyle bir altyapıya sahiptim. Ekranın önüne geçmek çok büyük bir heyecandı. İlk hafta özellikle elimin ayağımın titrediğini hatırlıyorum. Şimdi o heyecan daha tatlı bir hal aldı. Paylaşmaktan müthiş keyif alıyorum, yazarlığa da bu nedenle başlamıştım programa da. Her ikisinin de en keyifli anı, gelen mailleri ve yorumları okumak. İnsanlarla paylaşım içinde olmak.

Şebokolik: Bu zor değil mi? Yani bir yandan sunuculuk bir yandan yazarlık. Tempolu bir hayatın seni sıktığı olmuyor mu hiç?

Birsen Birdir: Olmaz olur mu, zor, çok zor ama çok keyifli. Sevdiğiniz işi yaptığınızda yorgunluğu da tatlı oluyor. Ne kadar yorulsam da Yüxexes’i sokakta bayilerde gördüğümde ister istemez yüzümde gülücük beliriyor. Ne kadar yorgun olsam da stüdyoya girdiğim anda yayına başladığımda enerjim değişiveriyor. Yani ne Yüxexes’ten vazgeçerim ne Dream TV’den, Evdeki Ses’ten. Ama ‘ah bir tatil olsa’ dediğim zamanlar da oluyor elbette. :)

Şebokolik:Uğraştığın mesleklerle, aslında derinde bir ilgi olsa bile, çok da ilgisi olmayan bir bölümden mezunsun: ‘felsefe’… Felsefe okumak da nerden çıktı diye sorası geliyor insanın. (:

Birsen Birdir: Dedim ya hiç planlı bir şey yapmadım hayatımda ben. Felsefe okumak bir gecede çıktı. Lise sonrası bunalımını bilirsiniz, ya da yaşayacaksınız. Ne yöne gideceğini bilemez insan. Ben hep güzel sanatlar diye düşünürdüm, tasarım okurum sanıyordu herkes. Derken odamda kitaplarım gözüme çarptı ve okumaktan ne kadar keyif aldığımı düşündüm. Müzik ne kadar büyük bir tutkuysa kitaplarım da öyleydi hep. Ve ben felsefe okumalıyım dedim. Sonrasında araştırdım inceledim ve Kocaeli’ne gitmek istedim. Sinan Özbek ve Afşar Timuçin’in öğrencisi olmak büyük bir gurur. Aslında felsefe benim için çok öznel bir alan. Hiçbir zaman ‘iş’ olarak düşünmedim. Kendim için yaptığım bir şeydi okumak. Diğer alanlarda ne kadar paylaşmayı seviyorsam, felsefede de bir o kadar içime kapanığım. Yazılarım, kitaplarım ve ben, başka boyuttaki başka bir bütünüz. Hayatımın en doğru kararıydı.

Şebokolik:Bir yazında şöyle diyorsun : ‘‘Beni yabancılaştıran hep sevgim oldu.Kimseyi üzemedim ben, hep iyi olmak istedim.Lüzumsuzmuş! Belki de fenomenolojist olup kalmalıyım kendi hayatımın içerisinde?! ‘‘ bunu açabilir misin biraz…

Birsen Birdir: O yazı bir bütün olarak anlamlı aslında, şimdi böyle bir parçasını açıklamak biraz zor. Lisans tezimi ‘varoluşçularda yabancılaşma’ üzerine yazmıştım ve ana hatlarım J.P. Sartre ile Albert Camus idi. Yabancılaşma üzerine okudukça, çalıştıkça kendi içselliğimde bunu çözmeye çalıştım. Burada ise beni kendime en çok yabancılaştıran şeyin ‘sevmek’ olduğunu söylüyorum. Devamlı iyi olmak insanı yoran bir şey. Sonra da sanırım fazla kurcalamamalı, olduğu gibi bırakmalı diyorum. Richard Linklater’in “Waking Life” filminde bir cümle vardır. “Bu hayatta insanlar iki şeyden muzdariptirler, birincisi yaşama sevinci azlığı, ikincisi ise yaşam sevinci fazlalığı’ der. Ben ikinci kategorideyim. Hayata ve yaşama olan sevgim ve tutkum öylesi büyük ki, hayalkırıklığı kaçınılmaz oluyor. Herkesi kendiniz gibi sanıyorsunuz ama sizden taşan enerji yine sadece dönüp size zarar veriyor. Aristoteles’in altın ortası burada da devreye giriyor. Sanırım ‘sevme’nin de bir sınırı olmalı. :)

Şebokolik:Birsen Birdir seyahat etmeyi seviyor. (: Nereleri gezdin şimdiye kadar?

Birsen Birdir: Sevmekten öte zorunluluk oldu bende seyahat. Sanat tarihi merakım sürükledi beni her yere. Şimdiye dek, İngiltere, Fransa, Almanya, Macaristan, İtalya, Kanada, Amerika, İsveç, Danimarka, Singapur, Tayland ve Çin’e gittim. Aslında Hong Kong tam Çin sayılmaz. :) Hindistan ve Mısır sıradakiler. :)

Şebokolik:”Ahh be şimdi orda olmak vardı…’’ dediğin bir yer var mı şu anda?

Birsen Birdir: Son zamanlarda rüyalarımda Fas’ta olduğumu görüyorum hep. En çok gitmek istediğim yer orası şu an. Ama New York ve Paris’in yeri hep çok başka.

Şebokolik:Boş zamanlarını nasıl değerlendirir Birsen Birdir? Tabi boş zaman bulabiliyorsan eğer. (:

Birsen Birdir: Uyumakla. :) Film izlemek büyük bir keyif. Ona vakit ayırmaya çalışıyorum bir de okuma konusunda kondüksüyonum düştü. Mutlaka geceleri uyumadan okumaya dikkat ediyorum. Onun dışında canlı müzik çok seviyorum dolayısıyla bol bol konsere gitmeye ve arkadaşlarımla görüşmeye özen gösteriyorum.

Şebokolik: Şimdiye kadar bir çok röportaj yaptın. Aralarında unutamadıkların mutlaka vardır…

Birsen Birdir: Olmaz mı, The Gathering’in eski vokali, şimdi Agua De Annique’in vokali Anneke Van Giersbergen benim için kadın vokallerin zirve noktasıdır. Sesi böylesi içime dokunan az kadın vardır. Telefonun öbür ucunda onun sesini duymak, ağlayan çocuğunun sesini duymak felan müthiş bir şeydi. Yanısıra Offspring ve Vanilla Sky özel röportajlardır. Yerlilerden de Teoman, Tuna Kiremitçi, Cem Adrian, Sakin ve Emre Aydın çok keyifli geçmiş röportajlarımdandır. Herbirinin yeri başka oluyor ama en unutamadıklarım bunlardır.

Şebokolik:Bu mesleğe başlamadan önce , ‘Şu kişiyle bir gün mutlaka röportaj yapacağım.’ dediğin ve sonunda gerçekleştirdiğin oldu mu ?

Birsen Birdir: Çok öyle bişey düşünmemiştim ama Anneke öyle oldu sanırım. Şimdi sorarsan Simple Plan, The Used ve Björk’le yapsam heralde gözlerim kapalı ölebilirim. :)

Şebokolik:En son okuduğun kitap ve izlediğin film hangisi?

Birsen Birdir: Tuna Kiremitçi’nin ‘Küçüğe Bir Dondurma’sı ve Danny Boyle’ın Slumdog Millionaire’i.

Şebokolik:Bu ara çok sık dinlediğin bir albüm ya da şarkı?

Birsen Birdir: Abba’ya sarmış durumdayım şu sıralar, arada bir öyle Abba dönemleri yaşarım ben. :) Onun dışında Agua De Annique’den ‘Day After Yesterday’, Portecho ‘Everything There is To Know’, Cem Adrian ‘Nereye Gidiyorsun’, Alkaline Trio ‘Calling All Skeletons’ her gün dinlediklerimden.

Şebokolik:Fransızca öğrenmek istiyormuşsun.Bu merakın bir kaynağı var mı? (:

Birsen Birdir: Fransız sinemasının büyük hayranıyım. Varoluşçuluk felsefesine kafayı taktığımdan, eserlerin orijinal hallerini okumayı isterdim. Ve Paris’e aşığım! Fransızca’nın fonetik olarak muhteşem bir dil olduğunu düşünüyorum. Öğrenmek için ciddi ciddi hiç uğraşmadım, fırsatım olmadı. Bir gün vakit bulacağımı umuyorum. :)

Şebokolik:Türk rock müziğinin şu anda gelmiş olduğu durum hakkında ne düşünüyorsun?

Birsen Birdir: Şu dönem derken kriz ortamını kastediyorsan gerçekten çok üzgünüm. Yani hazır albümlerin çekmecelerde bekliyor olması gerçekten çok üzücü. Mp3 paylaşımını desteklemiyorum, özellikle yerli piyasayı çok çıkmaza sokuyor. Ama özellikle anlamadığım nokta, boş geçen konserler. Eskiden konser oldu mu, kimin olduğu farketmez  dolar taşardı barlar, salonlar. Sanırım o gürültüye açtık biz. Şimdi seçenek bolluğundan şımartılmış bir izleyici kitlesi olduğunu düşünüyorum. Sevdiğiniz sanatçıyı desteklemezseniz piyasa daha kötü bir hal alacak. Festival bolluğundan şaşkına dönen bir kitle ve boş geçen organizasyonların bir dengeye oturması şart. Sektörel çıkmazın dışında müzikalite olarak geldiğimiz nokta bence şahane. Gerçekten özgün işlerin çıkıyor olması, grupların kalitelerinin yükselişi çok sevindirici. Spesifik olarak Sakin ve Yasemin Mori’yi bu senenin zirve noktaları olarak görüyorum. 110 ve ve Aylin Aslım’ın yeni albümlerini ise dört gözle bekliyorum. :)

Şebokolik:Şebnem Ferah’ın şarkılarıyla ilk ne zaman tanıştın?

Birsen Birdir: 11- 12 yaşlarında olmalıyım. “Kadın” albümünün kasedini almıştım. Hala en beğendiğim albümüdür.

Şebokolik:Şebnem Ferah denince aklına gelen ilk 3 kelime? (:

Birsen Birdir: Kadın, yağmur, aşk.

Şebokolik: Şebnem Ferah hakkında düşüncelerini alabilir miyiz?

Birsen Birdir: Çok güçlü bir ses ve oldukça saygı duyulası bir sanatçı. “Kadın” albümü için hala teşekkür borçluyum ona.

Şebokolik:Şebokolik Dergi’ye misafir olduğun için teşekkürler…

Birsen Birdir: Ben teşekkür ederim, zevkti. Üstelik oldukça iyi bir araştırmayla karşılaştım. :)

Röportaj: SEBrOck

1 Yorum - “Birsen Birdir Röportajı”

  1. süper.

Yorum Yaz