100 Derece Röportajı

Dergimizin 3.sayı konuklarından biri de “100 derece”, birkaç sene önce çıkardıkları demo ile beğeni toplayan grubu,misafirimiz olarak ağırladık..

Şebokolik : Merhaba 100 Derece misafirimiz olmayı kabul ettiğiniz için teşekkürler…

100 Derece : Bizde teşekkür ederiz…

Şebokolik : Her zaman olduğu gibi birazda klasik olacak belki ama röportajımıza ilk merak edilen soruyla başlamak istiyorum.100 Derece deyince birçoğumuzun aklına su geliyor.Kısacası grubun adı neden 100 Derece?

100 Derece : Bizde diğer bütün gruplar gibi kurulduğumuz zaman isim arayışına girdik. Haritalara, sözlüklere, plaklara, vb birçok kaynağa baktık. 100 Derece, aslında 100*C olarak yazılıyor. Kyuss adında stoner rock yapan bir grubun şarkısının adı. O zamanlarda çok dinliyorduk onları. Şarkı otoyolda tam gaz giderken dinleyeceğiniz şarkılardan. Hızlı ritimler, full distortion… Hani sesini sonuna kadar açarsınız, kafa sallarsınız ya işte öyle bir parça. İçinizi kaynatan bir parça açıkçası. Bizim de müziğimizle yapmak istediğimiz böyle birşey olduğundan neden ismimiz 100 derece olmasın dedik. Oy birliğiyle kabul ettik.

Şebokolik : Grup elemanlarının müziğe başlangıç tarihleri farklı.Grup nasıl kuruldu?Nasıl bir araya geldiniz?
100 Derece : Grubu kurduğumuz elemanlar yani Barış, Tarkan ve Uluç, müziğe aynı dönemlerde başladık. Lise zamanalarında okul kırıp tünele provaya giden ordan çıkıp kaykaya binen, aynı yerlerde takılan insanlardık. O günlerde bugünkü kadar çok müzikle uğraşan yoktu ve herkes birbirini bir şekilde tanırdı. Athena, Mor ve Ötesi, Kurban, Duman elemanlarının hepsi arkadaşlarımızdı. Bu işi yapmaya karar verdiğimizde kader yollarımızı birleştirdi diyebiliriz. Zaman içersinde gruptan ayrılanlar onların yerine gelenler oldu buda müziğe başlangıç tarihlerini çoğalttı tabi.

Şebokolik : Grup elemanlarını kısaca tanıyabilirmiyiz?

100 Derece : 100 Derece, 3 kişiden oluşan bir punk rock grubu olarak kuruldu. Bateri, bas, gitar ve vokal müziğin temelini oluşturdu. Bir rock grubunun temel enstrumanları olan bu üçlünün uyumuna çok önem veriyoruz. Birlikte uzun zamandır çalıyoruz. Sıkılmadan ve hergün üstüne yeni birşeyler katarak devam ediyoruz. Zaman içersinde bu üçlünün yanına, müziğimizin ihtiyacı olduğunu düşündüğümüz farklı enstrumanları yani trompeti ve saksafonu katmaya karar verdik ve ikinici gitar aldık. Son bestelerde Hammond’da kullandık. Bu gidişle big band olabiliriz. Çekirdek kadroyu koruyarak tabiki.100 Derece:Barış Çakır: Gitar ve Vokal, Uluç Taşocak: Bateri ,Onur Aldı: Bas Gitar, Emrah Sercan :Gitar, Mert Fehmi Alatan: Trompet, Siney Yılmaz : Saksafon

Şebokolik : Müziğinizi ve tarzınızı dergi okuyucuları için biraz açıklarmısınız?

100 Derece : Bizim kuşak 80lerin sonu ile müzik dinlemeye başladı. O tarihlerde çıkan albümler, çoğu grubun en olgun zamanını yansıtıyordu. Birikimlerini çok başarılı albümlere aktardılar. Sonra çıkan albümlerde aynı başarıyı yakalayamadılar. Kısır döngüye girdiği sırada grunge devrimini yaşadık ve bildiğiniz gibi herşeyin rengi değişti. Biz hem eskileri bilen( AC/DC, The Clash, Led Zeppelin…) hem de o devrimi yaşayarak büyüyen müzisyenleriz. 100 Derece, böyle müzisyenler tarafından kuruldu. Yaptığı müziği bilen, tarzıyızla, duruşuyla bunu yaşayan insanlarız. Müzik türümüzü punk’n roll olarak adlandırıyoruz. Temelinde rock’n roll olan ve bunu punk, rock, swing, ska ve reggea ile renklendiren bir tarz.

Şebokolik : Sizi dinleyen kitle nasıl bir kitle peki?

100 Derece : Konserlerimize geldiyseniz görmüşsünüzdür. Hepsi çok tatlı ve eğlenceli . Sahnede bize katılıyorlar beraber söylüyoruz, beraber dağıtıyoruz. Hayatı seven insanlar. Müziği seviyorlar. Çok insan var böyle yaşayan. Amacımız onlara da ulaşabilmek.

Şebokolik : 2002′li yıllarda yapmış olduğunuz ilk demonuz o kadar çok beğenildiki bunun sonucunda ilk albümünüz için çalışmalara başladınız.Peki bu kadar ilgi toplayamasaydınız albüm yapmayı yine o yıllarda düşünürmüydünüz?

100 Derece : Müziğe başladığımız zamanlarda en büyük hayalimiz bir albümüzün olmasıydı. Her müzisyenin hayalidir aslında. Kimileri bunu gereksiz bulsada, albüm müzisyenin tablosudur, heykelidir. Ama albüm yapıcaz diye hiç bir zaman popüler şeylere yönelme ihtiyacını duymadık. Her zaman sevdiğimiz, istediğimiz müziği yaptık. Sürekli besteler yaptık, demolar kaydettik, boş salonlarda konserler verdik. Albüm yapmak için çok fırsatımız oldu. Plak şirketlerine gidiyorduk, onlardan teklifler geliyordu. Ama bunların çoğu proje gruplarıydı. Kimi ” bakın Türkü coverları baya iş yapıyor. Size de böyle bir albüm yapalım.” diyor, kimi, ” besteler hazır, imaj hazır sizi hemen insanlara sunalım.” diyor, kimi de demoyu dinlettiğimizde “ben napıyım bu şarkılarla” diyip kapıyı gösteriyordu. Doğal olarak böyle toplantılardan sonra endüstriye karşı güvenimiz baya azalmıştı. Ama onlarda kendilerine göre haklıydı tabiki. Punk yapan bir grup vardı karşılarında ve parasının karşılığını alamaması büyük bir ihtimaldi. Sonunda bağımsız şirketlerin tekliflerini değerlendirdik. Ada Müzik’le anlaştık. Bize hiç karışmadılar. Çok demokratik bir ortamda çalıştık. Herkes fikrini söyledi. Kabul etmediğimiz şeylerde bizi hiç zorlamadılar. Yardım için ellerinden geleni yaptılar. Ali abimize ( Ali Özülke) çok teşekkür ederiz tekrar. Demek istediğim ilgi toplamasaydık albüm yapamazdık herhalde ama sevdiğimiz müziktende vazgeçmezdik.

Şebokolik : Sahne sizin için ne ifade ediyor?Mesela “Bütün sıkıntılarınızı unuttuğunuz bir yer mi,yoksa sizi en çok heyacanlandıran bir yer mi?”

100 Derece : Herhalde hiçbir grup yada müzisyen sahneye sıkıntılarını unutmak için çıkmaz. Bunu seyirciler için söyleyebiliriz belki. Konser çok ciddiye alınması gereken birşey. Sürekli provalar yaparsınız, ses ve ışık düzenini ayarlarsınız, sonra şarkılarınızı seyirciyle paylaşırsınız. Kendinizi doğru ifade edebilmeniz çok önemlidir. Sahnedeyken nasıl biriyseniz, nasıl hissediyorsanız öyle olmanız gerekir. Tabiki biraz heyecan olur ama o an bundan daha farklı şeyler hissederisiniz.

Şebokolik : Sahnede daha çok cover mı tercih ediyorsunuz yoksa kendi şarkılarınızı mı?

100 Derece : Önce besteler sonra coverlar. Biz beste grubuyuz ve doğal olarak bestelerimizi çalıyoruz. Şu an tek albümümüz var. Solo konserlere çıktığımız zaman bunlar yeterli olmuyor. Listeyi cover şarkılarla ve birkaç yeni besteyle uzatıyoruz. Coverları sevdiğimiz ve müziğimizi anlatan şarkılardan seçiyoruz. Ayrıca cover çalmanında keyfi başka oluyor.

Şebokolik : Grup üyelerinin dinlediği ya da örnek aldığınız müzisyenler var mı?Varsa grup üyelerinden teker teker alabilir miyiz?

100 Derece : Örnek aldığımız müzisyenleri ikiye ayırıyoruz : Birincisi güzel beste yapanlar, ikinicisi iyi enstrümanistler. Virtüöz olması gerekmiyor. Mesela Keith Richards çok önemli bir gitaristtir ama saniye 30 nota basmak gibi bir derdi yoktur. Yada john Bonham çok yetenekli ve müthiş bir davulcudur ama şarkıda ne yapması gerekiyorsa onu yapar. Yanlış anlaşılmasın virtüözlere karşı değiliz. Genel olarak bir müzisyende aradığımız egosunu yenmiş olmasıdır. Enstruman hakimiyeti ve ifade etme şekli kendine özgü olmalı.

Şebokolik : Müziğin sizden götürdükleri yada size kattıkları nelerdır?Hangisi daha fazla oldu?

100 Derece : Müzik enstrumanlarla yapılır ve enstruman çalmak bireysel bir iştir. Ona zaman ayırısınız çalışırsınız. Aranızda duygusal bir bağ gelişir. Artık o alet sizin bir parçanız olmuştur ve kendinizi ifade etmenin bir yoludur. Öncelikler değişmeye başlar. Sonra aynı kafada olduğunuz insanlarla grup kurarsınız. Grup aileniz olmuştur dertlerinizi, sevinçlerinizi paylaşırsınız hayallerinizide. Ailenizin, arkadaşlarınızın, sevgilinizin istekleri hep ikinci planda gelir. İnsanları kaybedebilirsiniz. Sizi anlamalarını beklersiniz ama buda o kadar önemli değildir. Müziğe hiçbir zaman hobi olarak bakmadık. Asıl olan müzikti diğer şeyler ertelenebilir yada vazgeçilebilirdi. Müzik için hayatımızdaki en önemli şey diyebiliriz. Eminim müzikle uğraşmasaydık çok daha farklı noktalarda olurduk. Eğitimini aldığımızı işleri yapar belki şirket sahibi olur, evlenmiş çocuk çoluğa karışmış olabilirdik mesela. Onlarında zamanı gelecek. Götürdükleri daha fazla olabilir ama kazandırdıkları daha değerli.

Şebokolik : İkinci albümünüz için çalışmalar var mı?Varsa ne durumda?Bu albümle ilgili nasıl birşey var kafanızda?

100 Derece : Biz çalışmaları yapıyoruzda ikinci albüm çıkarmı bilemiycez. İlk albümü çıkartıp konserlerini verdikten sonra yani bir buçuk sene sonra grupça askere gittik. Gitmeden önce yeni besteleri kaydetmiştik. Onların üzerine askerde yapılan şarkılar ve yeni düzenlemeler geldi. Şu sıralar o şarkıları kaydetmekle uğraşıyoruz. Yeni bir demo yapıp şirketlere gidicez. Şu an birkaç şirketle görüşme halindeyiz. İkinci albüm için daha sade ve biraz daha sert olacakmış gibi gözüktüğünü söyleyebiliriz. Albüm çıktığında hep beraber dinliycez.

Şebokolik : Gelecekteki 100 Derece’ye burdan ne söylemek istersiniz?Yıllar sonraki 100 Derece’ye mesajınız nedir?

100 Derece : Ey gelecekteki 100 Derece sana diyeceğimiz şudur ki: “umarız bugün verdiğimiz kararlarla seni istediğin yerlere getirmişizdir. Sakın nereden geldiğini unutma ve rock’n roll yapmaya devam et!”

Şebokolik : Son olarak Şebnem Ferah ve Dergimiz hakkındakki düşüncelerinizi alabilirmiyiz?

100 Derece : Şebnem Ferah’ı Volvox zamanından beri tanıyoruz. İlk olarak ablamdan duymuştum. Kemancı’da Seek’n destroy çaldıkları günleri biliriz. Bambi’de aynı masada oturup muhabbet etmişliğimizde vardır. O günlerden şu anda geldiği noktayı düşününce takdir etmemek, saygı duymamak imkansız. Çok güzel albümlere, şarkılara imza attı. Çok değerli müzisyenlerle çalışyor ve O’nu hiç yalnız bırakmayan hayranları var. Aralarında çok değerli bir bağ var. Başarılarının devamını diliyoruz. Derginizinde Şebnem Ferah fanlarına ülkemizdeki diğer grupları daha yakından tanıttığı için teşekkür ediyoruz. Nice sayılara…

Şebokolik : Misafirimiz olduğunuz için tekrar teşekkürler eklemek istediğiniz bişey varmı?

100 Derece : Misafiriniz olmak çok güzeldi. Bizde sizleri konserlerimize bekliyoruz.

Yorum Yaz